
Tüketici Konseyi’nin 29. Toplantısı Ticaret Bakanlığı’nda Yapıldı
Konseyde Yaptığımız sunumu paylaşıyoruz..
Günümüzde hak, hukuk ve demokrasi söylemleri; ne yazık ki güçlülerin elinde, mazlumları, dezavantajlı kesimleri, az gelişmiş ülkeleri ve hatta kıtaları kontrol altına almak ve yeniden şekillendirmek için bir araç haline gelmiştir. Bu durumun en somut örneklerini bugün Gazze, Ukrayna’da açık bir şekilde görmekteyiz. Gazze’de, Ukrayna’da Arakan’da ve Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşamını yitiren masum insanlara ve çocuklara Allah’tan rahmet diliyorum.
Ayrıca, İzmir’imizin kurtuluş yıldönümü vesilesiyle; ülkemizin kuruluşu ve bekası için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi, kahraman polis ve askerlerimizi, sivil vatandaşlarımızı ve ebediyete intikal etmiş gazilerimizi rahmetle anıyor; Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, minnet ve rahmetle yad ediyorum.
Saygıdeğer Katılımcılar,
Gündemimize dönecek olursak; ekonomik alanda on yıllardır süregelen enflasyon, vatandaşlarımızı hem maddi hem de manevi açıdan yıpratmakta ve ulusumuzun refah yolculuğunda en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle, günümüz dünyasında tüketicilerimizin evrensel hakları temelinde ve yeni riskler karşısında daha güçlü biçimde korunmaları elzem hale gelmiştir. Karşı karşıya olduğumuz başlıca yeni riskler arasında; iklim değişikliği, siber tehditler ve yapay zekâ teknolojilerinin kötüye kullanımı öne çıkmaktadır.
Yapay zekâ sistemlerinin, dijital platformlarda kişisel verilerin izinsiz takibi, tüketici davranışlarının manipülasyonu ve ses-görüntü taklitleriyle gerçekleştirilen dolandırıcılıklar ciddi birer tehdit unsurudur. Bu noktada, tıpkı e-ticaret alanında olduğu gibi dijital platformların ve web sitelerinin müteselsilen sorumlu tutulması artık bir zorunluluktur.
İklim değişikliği ise bir diğer önemli mücadele alanıdır. Etkilerini her geçen gün daha derin şekilde hissettiğimiz bu küresel sorun karşısında; en fazla zarara yol açan ülkeler olan ABD ve Çin’in, ekonomik gerekçelerle iklim anlaşmalarına katılmamaları, küresel adaleti zedelemektedir. Taraf ülkelerdeki uygulamalarla ortaya çıkan olası mağduriyetler birleştiğinde, tüketicilerin “güven duyma hakkı” ciddi şekilde ihlal edilmektedir.
Bugün ülkemizde bazı bölgelerin %90’a varan oranlarda maden sahası ilan edilmesi, zeytinliklerin yasal korumadan çıkarılması gibi uygulamalar, uluslararası sermaye baskısının ne denli güçlü olduğunu ve gelecekte de devam edeceğini açıkça göstermektedir.
Değerli Katılımcılar,
Her yıl bu platformlarda iyi niyetle çözüm arayışları sunuyor, tüketici mağduriyetlerini azaltmaya gayret ediyoruz. Mevzuatımız her ne kadar gelişmiş olsa da, ne yazık ki bazı kesimler halen tüketiciyi haksız kazanç aracı olarak görmeye devam etmektedir.
Bu nedenle, ele alınan her konunun çözümüne kadar takibini sürdürmek ve gündemden düşmesine müsaade etmemek hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bugün tüketicilere en etkin başvuru mekanizması olarak hakem heyetlerini gösteriyoruz. Kararlar zaman zaman tartışmalı olsa da büyük oranda tüketici lehine sonuçlar alınabiliyor. Ancak milyonlarca abonesi ve müşterisi olan bazı şirketler, hâlâ tüketicileri maddi ve manevi yönden istismar etmektedir.
Örneğin, bir GSM operatörü cazip kampanyalarla müşteri kazanırken; bir diğer operatör, mevzuata aykırı biçimde binlerce liralık haksız cayma bedelleri düzenlemekte, tüketi bu durum tüketiciler için ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır. Benzer şekilde, küresel bir elektronik markasının yetkili servis çalışanlarının hatta Müşteri ilişkileri personelinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’dan habersiz olması ve kanuna aykırı uygulamaları şirket politikası olarak ifade etmeleri kabul edilemez bir durumdur.
Üstelik bu şirketler, Türkiye’de yasalara uymaktan kaçınırken, ABD gibi ülkelerde koşulsuz iade gibi tüketici dostu uygulamaları sorunsuzca gerçekleştirebilmektedir.
Artık sivrisineklerle değil, bataklıkla mücadele etme zamanı gelmiştir. Kalıcı ve etkin çözümleri vakit kaybetmeden hayata geçirmeliyiz. Milyonlarca tüketiciyi etkileyen firmaların haksız çıkar alışkanlıklarının sona ermesi için, bir tüketicinin elde ettiği hak ve kazanımların tüm tüketicilere yansıması sağlanmalıdır.
Bu bağlamda, mevzuatımızın daha da güçlendirilmesi, İstismar girişimlerine karşı, devletimizin mekanizmalarından, Tüketici Örgütlerinden gelen veriler ile tüketici geri bildirimlerinin birlikte değerlendirilmesi, mevzuat hazırlama ve uygulama hızımızı artıracaktır.
Bu doğrultuda, TÜBİS uygulamasının güncellenirken veri analizine olanak sağlayan yapısının güçlendirilmesi önem arz etmektedir. TÜBİS verileriyle yoğun istismarın yaşandığı alanların tespit edilerek, bu şirketlere karşı caydırıcı ve etkili yaptırımların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Reklam Kurulu benzeri bir yapıyla, haksız kazanç oranlarına göre orantılı cezalar uygulanmalıdır.
Liyakat sahibi bir Genel Müdür ve tecrübeli bir ekip ile önemli bir avantaja sahibiz, devletimizin ilgili tüm kurumlarının desteği ve bizlerin aktif katılımıyla; tüketici istismarına açık tüm kanalların proaktif bir yaklaşımla kapatılması mümkündür. Standartlarımızı, mevzuatımızı ve uygulamalarımızı bu doğrultuda geliştirmek zorundayız.
Ayrıca, ülkemizin aktif üyesi olduğu Avrupa Standardizasyon Teşkilatı (EN) bünyesindeki Tüketici Standartları Komitesi COPOLCO’nun tüketiciye yönelik standartlarının Türkiye koşullarına uyarlanarak yararlanılması büyük fayda sağlayacaktır.
Sonuç olarak, bir sonraki Tüketici Konseyi’nde; daha huzurlu, daha mutlu ve geleceğe güvenle bakan bir atmosferde yeniden bir araya gelmeyi temenni ediyor; 29. Tüketici Konseyi’nin tüm katılımcılarına başarılar diliyor, saygılarımı sunuyorum.



